Türkiye

Türkiye'de Yabancı Dil Öğretiminin Tarihsel Gelişimi

26 Temmuz 2017 Çarşamba 18:12

Türkiye'de İmparatorluk ve Cumhuriyet dönemlerinin ayrı özellikler göstermesi nedeniyle yabancı dil öğretiminin tarihsel gelişimini de Cumhuriyetten önce ve sonra olmak üzere iki ayrı zaman kesiti içinde ele almak daha uygun görülmektedir.

Cumhuriyetten Önceki Dönem

Bu dönem Osmanlı İmparatorluğunun kurulduğu 1299 yılıyla Cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılına kadar geçen 624 yıllık bir süreyi kapsar. Bu uzun dönem de kendi içinde Tanzimata kadar geçen devre ve Tanzimat devresi olarak ikiye ayrılmaktadır. Böyle bir ayrıma gitmenin nedeni Osmanlı İmparatorluğunda eğitimin bir kamu ödevi olarak yürütülmesi Tanzimat'tan sonra olmasından ileri gelmektedir. (Milli Eğitimimiz, 1970). Diğer bir nedeni de imparatorluk döneminde eğitim, Tanzimata kadar din esasına göre yürütülürken Tanzimat devrinde Batılı usullere göre yürütülmeye başlanmış olmasından kaynaklanmaktadır.

Tanzimata Kadar Geçen Devre

Bu devre içinde Osmanlı İmparatorluğunda, Sıbyan Okulları (Mahalle Mektepleri) ve Medreseler olmak üzere din esasına dayanan iki çeşit okul vardı.

1. Sıbyan Okulları, ilk eğitim veren okullardı. Burada derslere ve çocukların eğitimine dini bilgiler hakimdi. Anadil Türkçenin okutulması ve öğretilmesi bu okullar için önemli değildi. Bugünkü anlamıyla bir Arapça öğretimi de yapılmıyordu. (Başgöz, 1968).

Medreseler, Müslümanlığın malı olan eğitim kurumlarıydı. Bu öğretim kurumlarında Anadil Türkçe okutulmuyordu. Öğretimde en önemli yeri Arapça tutuyordu. Bu uygulamaya göre Osmanlılar devrinde Arapçanın, öğretim dili olarak kabul edilmesi ve ikinci dil olarak öğretilmesi Medreselerde başlamış oluyordu.

Bu devrede eğitim hizmeti gören diğer bir kurum da saray okulları olarak bilinen Enderun okullarıydı.

2. Enderunlar, saray hizmetleri için görgülü ve bilgili adam yetiştirmek amacıyla kurulmuştu. Burada Türkçe'nin dışında yabancı dil olarak Arapça ve Fransızca öğretilmekteydi. Bu okulların dil öğretimi açısından bir özelliği de Türk olmayan çocuklara (devşirmelere) Türkçenin ikinci dil olarak öğretilmesiydi.

Tanzimattan Cumhuriyete Kadar Geçen Devre

1939'da Tanzimatın ilan edilmesi ve orduda Nizam-ı Cedit hareketinin başlaması Osmanlı Türkiye'sinde ilk batılılaşma ve çağdaşlaşma hareketi olarak değerlendirilmektedir. Eğitim alanında batılılaşma ve çağdaşlaşma da bu devrede başlamıştır.

1773 yılında Mühendishane-i Bahrii Hümayun ile 1796 yılında Mühendishane-i Berri-i Hümayun açılarak bu okullara devrin en değerli matematik bilginleri ve diğer teknik dersler için ehliyetli yabancı uzmanları öğretmen olarak atanmış; ancak bu okullara öğrenci bulmakta zorluk çekilince 13-16 yaşlarında çocuklar alınarak ilk iki senede okuma-yazma, genel kültür ve Fransızca dersleri gösterilmiştir. Böylece, Türkiye'de batılılaşma hareketi ordu okullarında uygulanan öğretimle başlarken, yabancı dil öğretiminin okul programlarına girmesi de ilk kez bu okullarda olmuş ve Fransızca Türkiye'de batı dillerinin ilki olarak öğretilmeye başlanmıştır (Milli Eğitimimiz, 1970). Eğitimde yenilik girişimleri de, Fransızca dilinin eğitim programlarında yer almasıyla başlamış, ancak yabancı dile gereksinme daha çok tıp öğrenimi dalında duyulmuştur. 1827 yılında İstanbul'da açılan Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Ma'müre'de Tıphanenin öğretimi Fransızca, Cerrahhanenin öğretimi de Türkçe yapılmıştır. Ancak tıp öğretiminin bir yabancı dille yapılması ve tıp öğretiminde batılılaşma ve çağdaşlaşmanın başlangıcı Tıphanenin yerine 14 Mart 1839 yılında açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin hizmete girmesiyle olmuştur. Bu dönemde Osmanlı Padişahı olan Sultan II. Mahmut'un tıp öğretiminin bir yabancı dille yapılmasını istemesi ve bu tıp okulunda uygulanan eğitim programlarının yabancı dile dayalı olması çok sert eleştirilere yol açmıştı. (Ergun, 1973).

Tıp öğreniminin dışında açılan Mekteb-i Mülkiye'de ise Fransızca ders programlarına 1863 yılında girmiştir.

Tarihimizde batılılaşma hareketinin başlangıcı sayılan Tanzimat devrinde, yabancı dil öğretiminin orta dereceli okul programlarında yer alması, bugünkü liselerin çekirdeğini oluşturan Sultanilerin açılmasıyla başlamıştır. Bu nedenle, 1 Eylül 1868 yılında Galatasaray Sultanisinin (Lisesinin) açılması, Türkiye'de yabancı dil öğretimi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Galatasaray Lisesinin bir özelliği de orta öğretim düzeyinde yabancı dille öğretim yapan ilk devlet okulu olmasıdır.

Galatasaray Lisesi, Türkiye'de aydın ve seçkin yöneticiler, kamu görevlileri ve devlet adamları yetiştirdiği gibi, Balkan ülkelerinden özellikle, Bulgaristan'dan da gelen öğrencileri yetiştirmesi, yabancı bir dilde batı çizgilerinde öğretim yapan bir eğitim kurumunun Türk eğitimine getirdiği yeniliği ve etkililiği açıklar niteliktedir (Lamouche, 1942)

Lewis, (1970)'de bu konudaki görüşlerini şöyle açıklıyor:

"Bu çeşit bir kaç okul, özellikle Protestan Amerikan Koleji, yabancı misyonlar tarafından zaten açılmış bulunuyordu. Fakat Galatasaray Sultanisi, bir batı dilinde orta derecede modern bir eğitim sağlama konusunda bir Müslüman hükümet tarafından yapılmış ilk ciddi teşebbüstür. Diğer yeni bir özelliği de Müslüman ve Hristiyan öğrencilerin yan yana öğrenim görmesi, dini ayrılığın kaldırılmasına doğru bir adım idi".

Galatasaray Lisesinde öğretim dili, Babiâli'nin Türkçeyi önermesine karşın Fransızca olmuştur. Bunda Tanzimat döneminde Fansız kültürünün ve Fransa'nın etkisi olmuştur. Bu etki 1914 yılında Almanların gelmesine kadar devam etmiştir (Koçer, 1974).

Esasen, Türkiye'de yabancı dil öğretim etkinlikleri dillerin ülkede güncelleşmesi doğrultusunda biçimlenmiştir.

Tanzimatla birlikte ve daha çok Fransa'nın baskılarıyla Fransızca öğretimi öncelik ve güncelik kazanmış, Meşrutiyet döneminde Almanca, İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde de İngilizce, ülkede etkinlik ve güncellik kazanmıştır (Cem, 1978).

Galatasaray Lisesinin açılışını izleyen yıllarda eğitimin bir kamu hizmeti olarak yürütülmesi görüşü ağırlık kazanmış, eğitimin her şeyden önce bir bütün olarak ele alınması ve düzene sokulması için o devrin Maarif Nazırı olan Saffet Paşa, Maarif-i Umumiye Nizamnamesini hazırlayarak eğitimi tam bir devlet işi olarak ele almıştır. Bu nizamname İkinci Meşrutiyet (1880)'e kadar yürürlükte kalmıştır.

1869 yılına kadar Galatasaray Sultanisinden başka orta öğretim kurumu bulunmayan imparatorluk döneminde Saffet Paşa'nın Maarif-i Umumiye Nizamnamesini yayınlamasından sonra İdadi ve Sultani adıyla yeni orta öğretim kurumları açıldı ve bu okulların ders programlarında yabancı dil derslerine de yer verildi. Böylece yabancı dil Osmanlı Türkiye'sinde devlet eliyle yürütülen orta dereceli okullarda programlara normal bir ders olarak ilk kez bu yılda (1869) girmiş oldu.

1908 inkilabından sonra okullarda yabancı dil öğretilmesine özel bir önem verilerek Fransızca bütün okullarda zorunlu tutulmuş İngilizce ve Almancanın da isteğe bağlı olarak öğretilmesi benimsenmiştir.

Tanzimat devrinde yabancıların açtıkları ilk özel yabancı okul 1863 yılında eğitime başlayan Robert Kolej olmuştur. Bu okul ilk önce Bebek'te Kırım harbi sırasında Türklere yardım etmek amacıyla gelen Amerikalı misyonerler tarafından ufak bir evde New York'lu iş adamı Robert'in yardımıyla açılmıştır. Robert, öldüğü tarih olan 1878 senesine kadar kolejin bütün masraflarını üzerine almış ve servetinin beşte birini koleje bağışlamıştır. Bu nedenle bu ilk özel yabancı okula Robert'in ölümüne kadar Amerikan Koleji denilirken, 1878'den sonra Robert Kolej adı verilmiştir.

Amerikan kültürünü yaymak için açılan bu okulda İngilizce öğretim yapılmaktaydı ve İngiltere'deki çağdaş kolejlere benzer bir şekilde eğitim programları izlenmekteydi. Abdülhamit bu okulda Türklerin okumasını yasaklamıştı. 1909'da yayınlanan Ramsay raporuna göre 1871 yılında açılan Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde ise sadece iki Müslüman kızın mezun olduğu bildirilmektedir. Genç Türkler iktidara geçince her yıl beş erkek öğrencinin Robert Kolej'de, beş kız öğrencinin de Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde okutulmasını kararlaştırmıştır. Cumhuriyet döneminde bu sınırlılık kaldırılmıştır (Kazamias, 1966).

Yabancıların özel okul açmaları Tanzimatın ilanı ve Islahat Fermanının okunmasından sonra daha da artmış başta Fransız, İngiliz ve Amerikalılar olmak üzere Alman ve İtalyanlar kendi dilleriyle öğretim yapan okullar açmışlardır. Bu okullar azınlık okulları da dahil olmak üzere imparatorluk döneminde büyük bir hoşgörü içinde etkinliklerini sürdürmüşler, ancak zamanın Maarif Nazırı Saffet Paşa'nın hazırladığı Nizamname ile azınlık, özel Türk ve yabancı okullar devletin gözetim ve denetimi altına alınmıştır.

Tanzimat devrinde, azınlık ve özel yabancı liselerin açılmasına karşın Türkler de 1864 yılında ilk özel Türk okulunu açma girişimlerine başlamışlardır.İstanbul'un ilk özel lisesi olan Darüşşafaka, bugün adını Türk Okutma Kurumu'na çevirmiş olan Cemiyet'i Tedrisiye-i İslamiye tarafından açılmış ve 15 Haziran 1873 yılında derslere başlamıştır.

Önceleri, öksüz ve kimsesiz Türk-İslam çocuklarını toplayıp okutmak için böyle bir okulun açılması fikri, giderek kuvvet kazanmış ve kısa zamanda bir öğretim kurumu olarak başarılı bir hizmet vermiştir. Özellikle, o dönemde matematik ve fen dersleri ile Fransızca dersinde diğer İdadi ve Sultanilerden daha kuvvetli mezun vermekle şöhret kazanmıştır. Darüşşafaka Lisesi bugün de yabancı dille öğretim yapan özel bir Türk lisesi olarak bu başarılarını devam ettirmektedir.

Cumhuriyet Dönemi

Bu dönem, Cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılından bugüne kadar geçen süreyi kapsamaktadır.

Cumhuriyet döneminde eğitim alanında yapılan ilk ve en önemli adım, 430 sayılı ve 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) kanununun çıkması olmuştur. Bu kanunla, Osmanlılar devrinde kalan medreseler kapatılmış yerine bugünkü okullar açılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun eğitim kurumlarında uzun süre yabancı dil olarak öğretilen Arapça ve Farsça bu dönemde kaldırılmış ve yerine Batı dillerinden Almanca, Fransızca ve İngilizce konmuştur. Sadece İmam Hatip liselerinin programlarında Arapçaya yer verilmiştir. Ancak bu okullarda Arapça dersi meslek dersleri arasında yer almıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra geçen yıllar dünyada bilim ve teknik alanında hızlı ilerlemelerin olduğu yıllardır. Teknolojinin hızla gelişmesi, insanoğlunun uzaya gitmesi ve kitle haberleşme araçlarının artması ulusları birbirine daha çok yakınlaştırmış ve ilişkileri de o oranda arttırmıştır.

Hızlı gelişmelere ayak uydurmak, diğer uluslarla ilişkileri sıklaştırmak ve çağdaşlaşmak sürecini çabuklaştırma gayreti içinde olan Türkiye'de gençlerin yabancı dil öğrenerek yetişmelerinin büyük önemi ve bu konuda öğrenci velilerinin gittikçe artan isteklerini en iyi şekilde karşılamak üzere yabancı dille öğretim yapan okulların sayılarında da bir artış görülmüştür.

1956 yılına kadar, bir kısım dersleri yabancı dille öğreten tek lise, Galatasaray Lisesi iken, bu yıldan itibaren kolej adıyla (Daha sonraları Anadolu Lisesi) ve deneme amacıyla yeni tür okullar açılmaya başlandı. 1974-1975 öğretim yılına göre yabancı dille öğretim yapan resmi liselerin sayısı onikiye, 1982-1983 öğretim yılında ise 23'e ulaşmıştır. 1986-1987 öğretim yılında ise 103 Anadolu Lisesi'nde toplam 40,715 öğrenci ve 2.845 öğretmen eğitim ve öğretime devam etmekteydi (MEGSB, 1986).

Cumhuriyet döneminde yabancı dille öğretim yapan özel yabancı liseler kapatılmamış, ancak yeni okullarını açılışına da izin verilmediği için bu okullarda bu dönemde sayısal bir artış da görülmemiştir. 1924 yılında Mustafa Kemal, yabancı okullara ilişkin görüşlerini şöyle açıklıyordu:

"Biz istiyoruz ki okullarınız kalsın. Ancak oralardaki dini propagandadan şüphe edebiliriz. Fakat Türkiye'de bizim okullarımızın bile elde edemediği imtiyazlara yabancı okulların malik olmasını kabul edemeyiz."

Bugün de öğretim ve eğitim etkinliklerini sürdüren özel yabancı okulların 1974-1975 öğretim yılına göre Türkiye'de orta öğretim düzeyindeki okul sayısı, onüçü lise, ikisi meslek lisesi ve onsekizi ortaokul olmak üzere 33'tür. Azınlık okulları için bu sayı onikisi lise, biri meslek lisesi ve onyedisi ortaokul olmak üzere 30'dur.

Azınlık ve özel yabancı okulların tekrar yenilerinin açılma izni olmaması üzerine Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında özel Türk okullarının açılmaya ve yaygınlaşmaya başladığını görmekteyiz.

Atatürk, 1 Kasım 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasama döneminin açış konuşmalarında, Türk çocuklarının öğrenimi için anne ve babaların gösterdikleri ilgiyi taktirle belirtmiştir. Çok hızla artan, öğrenim isteklerini karşılamak üzere devletçe mümkün olan azami fedakârlığın yapılmasını rica ederken yurttaşların da kendi çabalarıyla çocukları eğitim ve öğretim alanında yetiştirerek devlete yardımcı olmalarını önemle istemiştir.

Atatürk'ün eğitim alanında getirdiği bu çözüm şekli özel girişimin kendi olanakları ile devlete yardımcı olmasına yol açmış ve kısa süre sonra özel Türk okullarını açma girişimleri başlamıştır.

Atatürk'ün bu önerisini gerçekleştirmek üzere 31 Ocak 1928 tarihinde Türk Eğitim Derneği kurulmuştur. Bu derneğin okul açma çabaları 1930-1931 öğretim yılında başlamış, 1931-1932 öğretim yılında ilk, 1933-1934 yılında orta ve 1936-1937 yılında da lise kısımları olmak üzere Yenişehir Lisesi daha sonraki adıyla Ankara Koleji açılmıştır (T.E.D. 1968).

Bu kolej, 1951-1952 öğretim yılına kadar takviyeli İngilizce öğretimi yaparken bu öğretim yılından sonra İngilizce öğretim ve eğitim başlamıştır.

1974-1975 öğretim yılına göre Türk Eğitim Derneği'ne bağlı beş özel Türk lisesinde İngilizce diliyle öğretime devam edilmektedir.

Ankara Koleji'nin 1951-1952 öğretim yılına kadar sürdürdüğü takviyeli İngilizce öğretimi örneği daha sonraki yıllarda ülke çapında yaygınlaşmış ve özellikle İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi okul çağındaki gençlerin çok yoğun olduğu yerleşim merkezlerinde takviyeli yabancı dil öğretimi yapan özel okullar açılmaya başlamıştır. Bu okulların ortaya çıkma ve çoğalma nedenleri, gençlerin en az bir yabancı dili bilerek öğrenmenin önemi karşısında velilerin giderek artan isteklerini karşılamaktan kaynaklanmıştır. Bu nedenle, takviyeli yabancı dil öğretimi yapan okulların programlarında yabancı dil dersine daha çok ağırlık vermişlerdir. Örneğin, yabancı dil dersi resmi oratokulda üç saat iken bu, özel okullarda on saate, lisede ise beş saatten sekiz saate çıkarılmıştır.

Eğitimi bir kamu görevi olarak yürüten devletin yanında, özel sektörün devreye girmesine okul programlarında yabancı dil öğretimine ağırlık vermeye neden olmuştur.

1974-1975 öğretim yılına göre Türkiye'de takviyeli yabancı dil öğretimi yapan özel okulların sayısı, ortaokul ve lisesi bir arada olanların 51, sadece ortaokulu olanların ise altıdır.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde tüm özel Türk, yabancı ve azınlık okulları, 8.6.1965 tarihinde çıkan 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre M.E. Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Daire Başkanlığına bağlı olarak öğretim ve eğitim etkinliklerini sürdürmektedirler.


Özcan Demirel (Yabancı Dil Öğretimi)