Kara Gün, 10 Kasım

Kara Gün, 10 Kasım

13 Kasım 2017 Pazartesi 22:23

10 Kasım 1938 09:05 Atanı kaybettin Türkiye başın sağolsun…

57 yıllık ömrünü aşık olduğu vatanını kurtarmak ve geliştirmek için harcayan bir adam…

Kurtlar sofrasında bir Aslandı o, Lloyd George şöyle söylemişti…

İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı.. Elden ne gelebilirdi?
Lloyd George

Öyle büyük bir adamdı ki, evlatları ile savaşmaya, vatanını parçalamaya gelmiş, askerleri de bağrına bastı ve Annelerine şu mektubu gönderdi

Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar!
Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle
yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı
dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu
topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Mustafa Kemal Atatürk – 1934

 

Ve bir Anzak Annesi Atatürk’e söyle cevap verdi…

Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi.
Bir ana olarak bana, bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde
dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata
demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın
sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran, sevgi, saygıyla…

O gün, bugündür her yıldönümünde gelir Anzak’lar binlerce kilometre öteden. Kayıplarını anmaya, Atatürk’e saygılarını sunmaya…

Çok büyük bir askerdi, elinde hiç bir şey yokken bir ordu kurdu, Mehmet’leriyle, Ayşe’leriyle birlikte Kurtuluş Savaşı’nı başlattı, bir halk peşinden geldi neredeyse bütün dünyayı yendi.

Sadece bize değil, diğer halklara da ilham verdi…

Mustafa Kemal, İngilizleri yeninceye kadar Tanrıyı da İngiliz zannederdim…

Mahatma Gandhi

Savaş sonrasında artık gelişme zamanıydı, öyle ya isyanlar, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın ardıdan kurulan yeni Cumhuriyet bütün okumuş çocuklarını şehit vermişti.

Ama bu engel değildi…

Önce eğitim dedi, Köy enstitülerini kurdu, yurt dışına öğrenciler gönderdi.

Bunlardan birisi Ord.Prof.Dr. Sami IRMAK’tı.

1923 yılı sonlarında İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm:
“Avrupa’ya talebe yollanacaktır.”
Allah Allah dedim, ülke yıkık dökük. Her yer virane… Bu durumda Avrupa’ya talebe göndermek lüks gibi gelen bir şey.
Ama şansımı bir denemek istedim… 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk “Berlin Üniversitesi’ne gitsin” diye yazmış…
Vakit geldi. Sirkeci Garı’ndayım ama kafam çok karışık. Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?
Tam gitmeyeceğime karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzii (dağıtıcısı) ismimi çağırdı:
“Mahmut Sadi, Mahmut Sadi…”
“Benim” dedim.
“Telgrafın var.”
Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu:
“Sizleri (yurtdışında okumaya) bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz. Mustafa Kemal.”
Bunu okuyunca düşündüklerimden utandım… “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme” dedim.Düşünün, 1923 yılında o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman neler hissettiğini sezebilen ve ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?
Çok başarılı oldum. Kıvılcım olarak gittim, ülkeme alev olarak döndüm.
İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü’nü kurdum, Kürsü Başkanı oldum.
Daha sonra ülkemin Başbakanlığını yaptım.
Ben kim miyim?
Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım!”

Daha neler yapmadı ki,

İzmir İktisat Kongresi, Vecihi Hurkuş ve Nuri Demirağ’ın uçak fabrikaları, Silah Fabrikaları bu örnekleri çoğaltmak çok kolay…

Lloyd George, çok haklıydı… Bu büyük deha bizden birisiydi, gözlerini kapatırken bile durmamış Hatay’ı Türkiye’ye katabilmek için sağlığını hiçe saymıştı.

Benim için hiç bir zaman ölmeyeceksin, bedenin aramızdan ayrılmış olabilir ama fikirlerin bizimle. Işığın yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

57 Yıllık hayatını kendin için değil, vatanın, çocukların ve biz torunların için harcadın.

Saygı, Rahmet ve Minnetle anıyorum…

Huzur içinde uyu…

Evladın, Tuğrul
10 Kasım 2017

http://tugrultirpan.com/ dan alıntıdır.